13.12.10

bir şey oldu!

sizin rüyanızda gördüğünüz bir yere gittim ben, hem de uyanıkken. oraya gittim ve orada kaldım. adı ümitsizlik burnu. çok uzakta değil. yılgın bir rüzgar esiyor. rüzgar bazı bazı yırtılmış isyanından. o kadar çok gürültü var ki, hiç bir şey göremiyorum, o kadar çok ışık var ki, hiçbir şey duyamıyorum. düşüncelerim aklıma düştüğünde etraftaki bütün pencere camlarının aynı anda yerle bir olduğunu hissediyorum, içimde biriken huzursuzluk dağa taşa isim oluyor ve onulmaz hastalık taşıyan bir yağmur düşüyor artık tek tek, yürek denen şeylerin tek tek kibritle yakıldığı bir yer, ölü harflerle dolu olan defterimi buluyor birileri. okuyup gülüyorlar. evet, gülünecek haldeyim. beni göremediğiniz yerden sizlere bakmaya çalışıyorum, o kadar çok ses çıkarıyorsunuz ki, görseniz eminim ki ağzınız açık kalırdı. o sesin içinde bir şeyler bekliyorsunuz, birilerini bekliyorsunuz, bazı haberler bekliyorsunuz, bazı maddiyatlar bekliyorsunuz.

şunu hatırlatmalıyım ki; bir gün öleceksiniz. ve o gün gelene kadar da bu şekilde saçmalayacaksınız. aynı benim gibi.

o sırada dudaklarım açılmadıkları için kuruyor. ben bugün çok az konuştum. sessizlik en iyi cevaptır yazan bir şeyi yutmuş gibiyim. kafa sallamak çok işe yarıyor. ama dudaklarım az önce patladı, esnedim çünkü. patlayınca iğrenç ince bir acı hissettim, kan ve gözyaşım aynı anda akmaya başladı. o acıdan gelen istemsiz gözyaşı, aynı beni kırdığın yerdeki acıyla gelen gözyaşına benziyor. sonuçta hepimiz mezarlarıyız kendimizin. kendi içimize gömüldükçe adına tecrübe deniyor. istemiyorum. istemiyorum. istemiyorum.

ateşe yürüyorum, ateş benden uzaklaştıkça yürüyorum, kafamda kuşların olması kimseyi endişelendirmiyor, tek sorun o kuşların hep aynı kuşlar olması. ateş ve yağmur bana geçmişi hatırlatıyorlar oysa geçmişe hiç dokunmamak, olduğu gibi bırakmak lazım. hatırlamak hiçbir işe yaramıyor. hiçbir şeye. hiçbir güne.
istemiyorum. istemiyorum. istemiyorum.

köprülerden yıkılacakmış gibi geçen trenler var bu şehirde.

bak hiç iyi değilim, al bu fırçan, bu da boyan. neyi bekliyorsun bilmiyorum.. çok yakında ateş saracak. ümitsizlik burnunu çiz istiyorum, kara, kapkara bir kalemle saçlarıma çiz istiyorum. fotoğraflara bakarak ağla, sonra tekrar çiz istiyorum. şu seni boğan lanet acını fırlat istiyorum fırçayla. çok az şey istiyorum.

bende her şey bir şarkıyla başlayıp, başka bir şarkıyla bitiyor. hayatım tamamen bunun üzerine kurulu. bunu görebilen kimse yok, o sebeple herkes hala nasıl hayatta kalabildiğime şaşırıyor. her şarkıda ayrı bir ömür tüketiyorum ben. her şarkıda ayrı. ölüp, tekrar dirilme. en acısı dirilmekte saklı.

artık yazarak bir şey anlatmak istemiyorum, istemiyorum, istemiyorum.

soon it will be fire...

soon it will be fire...

soon it will be fire...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder