4.11.10

"bir yerde söz biter: iki kişi karşılıklı kendini tekrarlamaya başlar. yeni başlayan ilişkiler bile eskir böylece. hemen kaçacaksın ki aklın orada kalsın."
oğuz atay/tutunamayanlar
syf: 245


her yazımda bir tutunamayan var, her yazımda bir ah muhsin ünlü var her yazımda bir gidiyorum bu var, sebebi: ölüyorum, bu.

acaba hayat boyu cezmi ersöz okuyan bir ezik olsaydım aynı şeyleri düşünebilecek miydim, sık sık tartıyorum kafamda, ya da en sevdiğim film bir alışverişkoliğin günlüğü olsaydı neler olurdu. merak edilecek bir konu değil bu, bu bir konu bile değil, düşünün neleri düşünecek durumdayım.

"Kastamonu eski Milletvekillerinden Merhum Cemil Atay' ın ve Merhume Muazzez Atay' ın oğulları, Pakize Atay' ın eşi; Özge Atay' ın babası, Okşan Öğel' in Ağabeyi Zahire Pugal ve Ayşe Uskan' ın yeğenleri, Firuzan Düzkan' ın kuzeni, Zeynep ve Ömer Öğel ile Ayşe Düzkan' ın dayıları, Turhan Öğel ve Sedat Düzkan' ın kayınbiraderleri...


DYMMA Öğretim Üyelerinden Y. Mühendis Doçent yazar Oğuz Atay' ı 13 Aralık 1977 günü kaybettik. Cenazesi 15 Aralık 1977 Perşembe günü, öğle namazından sonra Sultanahmet Camii'nden kaldırılacaktır.

-Ailesi "

"hayırlısı olsun", "allah gönlüne göre versin", "allah yolunu açık etsin", " allah akıl fikir versin", " allah belasını versin", "allah şifa versin" vb.

allah hep veriyor zaten, tek aldığı şey can, can alıyor ama her şeyi veriyor, aldığı canları biriktiriyor sonra kızılderelilerle buluşup yakıp muhabbet ediyor.

allah da dua etsin bence, desin ki "nolur beni affedin".

sabaha çıkamam bu yazıdan sonra ben. sonuçta "yukarda allah var" da banane olum, yukarı çıkmaya çalışmıyorum ki ben, ben temiz hava istiyorum, ben huzur istiyorum.

neyse, 24 eylül 1996'ydı, 20:59'da zeki müren hayatını kaybetti, ben çocuk beynimle, zeki müren'in, allahın ve atatürkün aynı yerde derecede güce sahip olduğuna inanıyordum, muhammed peygamberin de onların dediklerini yaptığı bir yer hayal ediyordum, çocukluk işte, ama en çok zeki müren'i seviyordum çünkü o zamanlar annemi ağlatmıyordu. atatürk gibi sınavlarda çıkmıyordu, allah gibi ondan korkmamız gerekmiyordu veya peygamber gibi getirdiği kurallara uymamız gerekmiyordu, sanırım şu aralar, thom yorke'a, michael stipe'a, tori amos'a allah dememin sebebi bu olsa gerek. keşke benim de allah korkum olsaydı.

ama bir arkadaşım bir keresinde şuna benzer bir şeyler söylemişti, "ben o cenneti istemiyorum, ben hayvanlara, kadınlara, çocuklara, erkeklere yani kısaca her şeye zarar veren, işkence eden insanların gideceğine inandığı o cenneti istemiyorum!" tam olarak böyle bir şey değildi, ama çok benziyordu buna, bunun gibi bir şey işte. cennet bana göre kimsenin olmadığı, sorumluluğun, tehdidin, acının olmadığı bir yer, yani öyle bir yer yok.

1. elizabeth, rüzgarı ben estiririm demişti, estirdi de, zırhlarını giyip orduyla konuşmaya gitti ve dedi ki; "ya cennette görüşürüz, ya da zafer meydanında!"

keşke yeni dünya diyebileceğim bir yer olsa, oraya götürmek isteyeceğim tek bir kişi olsa da ona, "sen götürebileceğim tek kişisin, haydi yürü" diyebilsem..

uuu
hhhuuuu
uuuuu
uuuuu

artık kafayı yedim ciddi olarak ve hayatımda daha önce bu kadar mutlu olmamıştım, şarkıların içlerinde ki kayboluşlarım, yükselişler, düşüşler inanılmaz bir ahenk, bir büyü, artık her notada kendinden geçmiş insanlar geliyor gözümün önüne, gözümün önüne sürekli insanlar geliyor.

o şets, nasıl da önemsiz olduğumu farkettim, amerika da cia ajanları falan var, ulan biz neyiz ki. şu an kahkaha atıyorum, alakaya bak. bu yazı hayatım gibi boktan olacak, uzattıkça uzatıcam, 700 sayfayı bile bulabilirim, lanet vaktim çok, kendimi bile tekrarlayabilirim ama, tek başınayken kendini tekrarlamak, sevdiğin biriyle sürekli kendinizi tekrarlamaktan daha iyidir.

gelsin yaylılar, quarted string, hundred string, bi sürü strrrring.

karraaaaaaaaaaaa, sana yaptığım kubbeyi görseydin şaşırırdın. farkettiğim salak saçma detayları da görsen boğulurdun,

apres moi'nin 5 inci dakika 32inci saniyesinden sonrası gibi bir öfke, çok öfke, yazının başlığı yok, bizim de yok, başlık sandığımız isimler devletin defterinde birer nokta, ölünce üzerini çiziyorlar.
yükseliyor ve yükseliyorum, hiçbir şey içmeden oluyor tüm bunlar, tüm bunlar bir kaç notayla oluyor, bir kadının veya adamın ellerinin piyanoda gezmesiyle oluyor, kafamı öne arkaya sürüklerken oluyor, tüm bunlar yaşarken oluyor, hadi yeni dünyaya gidelim, herkesin inthara meğilli olduğu doğrudur, bu yüzden kimse intihar etmiyor, eğer bir insan prensiplerine bağlı kalsaydı her şey çok derin olabilrdi!

ay inanamıyorum, gördün mü, olive sarı minibüse, minibüs giderken binmeye çalışıyor, ahaha, ay bu sahne beni her seferinde ağlatıyor, benzinlikte unutulmuş bir çocuk, üstelik o çocuk için çıkılmış bir yolculuk, aynı benim unutulmuş çocukluğuma benziyor, yahu bir kimse hatırlamıyor ben bebeyken anne mi demişim ilk yoksa baba mı! bir tane video var, beyaz elbiseyle sahnede oynuyorum 4 yaşımdayım, hiç ağlamıyorum sadece gülüyorum, tek anım o yarepim.

neyse ki ben 21 yaşımı hatırlayacağım, sürekli sigara içip, dizi film izleyip, sabaha kadar oturduğum dönem, hayatımın en güzel dönemi.

ay çok hoş, şimdi harry, öldürdüğü cüceyi çocuk sandığı için kafasına sıktı, yakışıklı olduğu için prensiplerine bağlı bir kardeşimiz, şimdi margot tenenbaum ayak başparmağıyla televizyonu kapattı, amelie morotsiklette sevdiği çocuğa sarılıp kafasını omzuna yasladı, şimdi van doren arayıp ölmediğini söyledi ve dedi ki, "saçmalama hangi film karakteri john lennon gibi ölümle sonlanır??"

neyse daha fazla devam edemeyeceğim. okuduysanız ve hala iyiyseniz doktora gidin,

morçatıyla devam ediyorum;
ceyda, 8 yıldır hergün kapıya çarpıyor, eğer ceydanın bir göz doktoruna gitmesi gerektiğini düşünüyorsanız, bize destek olmayın!...


- bullshittttttt!!!!!!!!!
+ no, it's not bullshit nancy, it's a humanshit!

muah muah can hatice!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder