24.3.10

radiohead'sel ve anthony and the johnsons'sal sanrılar ve jonsi'nin varlığı




"what can i do
when the bird's got to die
what can i do
when she's too weak to fly"


ne kadar da garip bir şey olmuş insanların hayatıma gelip gidişleri. ne kadar da çok zaman geçirmişim aslında birilerini özlerken, ne kadar çok vaktimi öldürmüşüm bilgisayarın başında bu gri ekrana bakarak. garip. garip bir iş bu, garip bir oyun gibi.

gidiyorum bu'dan mütevellit ağır ağız dolaşmalarının içinde, "annemi üzdüm böylece bana hep tirenler çarpsındır" ses gürültüsünün eşliğinde susturamadığım tek bir karakterin, tek bir adının baş harfinin ki bizce birden fazla adı, sanı, sıfatı olan kimsenin yokluğuyla hayatımın tümünü bir pazar gününe çevirdim, geç saatte sigaramın bittiği, ertesi gün hava henüz aydınlanmamışken terkedeceğim odamın, evin, özlemini daha uyumadan hissetmeye başladığım bir pazar gününün enva-i çeşit misafir iade-i ziyaretlerine gömmüşüm adımı. "annemin dudağının kıvrımında patlayan ilkokul" gibi bir şey eksilmiş göğsümün tam ortasından bir gong geçmiş. bizim evin orada kimseler var, tanımadığım, umursamadığım devletin defterinde küçük birer isim olan insanlar. kayıp olduklarında adlarının çizildiği insanlar. ben de onlardan biriydim işte. kimseydim bir adet.

evet ben de ne dediğimi bilmemek istiyorum, hakkımı aramamak istiyorum. annemin yaşamama izin vermesi için ağlıyorum. annem benim yaşamamın iznine dayalı olduğuna inanamadığı için ağlıyor ben yemek, içmek istemiyorum. içmek istendiriliyorduğum.

geçen ay, yine bir gün şüphesiz yine pazar gibi. bu ay, yine bir cuma, koşulsuz bir pazar sisi. garip bir hava, yaz gibi. bu ne lan? ne alaka abi ? aralıktayız diyerek normal olmaya çalıştığımda yine değişik olarak anılıyorum çünkü insanlar bu havadan memnunlar. oysa kıç kıllarının soğuktan birbirine yapışıyor olması lazım gelirken ben bakkala gitmeye üşeniyorum. çünkü hava soğuk değil ve biz ocak ayının ilk günündeyiz. ha 2009 ha 2010 onun detayını vermeye gerek yok.

yiten inançlarımın sayısını thom yorke'a verin.
hope there is someone diyerek yæni işte.

benimle oyun oynamayınız. nasıl davranacağınızı bilmiyor iseniz, hedef tahtanız olmak istemiyorum.

2 yorum:

  1. şu a. hegarty kadar nefret ettiğim ikinci bi müzisyen hatırlamıyorum.

    YanıtlaSil
  2. o da senin için aynısını dedi. adhahd

    YanıtlaSil