bazen zaman anlamını yitirir. bugün yoldayken telefonum kitlendi. bu şarkıyı dinliyordum. telefonu kapattım, pilini çıkardım, tekrar açtım şarkıya devam etmek adına. inanın sizinle telefonda konuşmak istemiyorum ben. alakasız. neyse telefon bana saat soru 13:00 olarak girişini yaptım.
gerçekten de 13:00'mış. çok saçma ve ağır. bilinçten bu kadar kaçarken bilincin en alasını yaşamak.
bak bu adamlar fransız, bu şarkıyı söyleyenler işte, isimlerini yazamayacak kadar güzel kafam. diğer her şey için hala iyiyim. hala bana bir bok olmadı. olamadı. eve gelirken takviyeler yaptım da işte. bir şeyler devam ediyor sonuçta. böyleşeyleroluyoralışmaklazım.
hay dilim kopsaydı. şimdi çok pişmanım, "alacağım cevapları bilerek anlatmak" hayatımın özeti oldu, çok da kötü oldu. bu sebeple bazen hiçbir şey söylemiyorum, birine bir şeyi söylemeyemedim, hala nasıl söylesem diye planlar yapıyorum, hala yoruluyorum. bazen böyle şeyler oluyor.
"kendimden nefret ettiğimden daha çok nefret ediyorum." ben bugün böyle bir şey dedim. zamanında "çok hatırlamaktan elektroşok yiyen insanları" yazmıştım zaten.
zaten.
aslında;
"üzerine konuşulmayan üzerine hep içilmeli. (Y)"
ruhum katlandı lan. ben hayatımda bu kadar güzel ve bu kadar zor bir şey yaşamamamıştım.
bir gün, yani o gün geldiğinde, tek bir kelimeyle her şeyi anlattığımda, bunların sebebini anlayacaksındır.
o değil de, gökyüzü yanıyor görüyor musun? ama sen gökyüzüne hiç bakmıyorsun ki.. hiç. zaten ben de her şeyi unutuyorum ve dahası bi düzgün anlatamıyorum. diyemiyorum.
ama derim. lanet olsun.
derim.
o zaman gökyüzüne de, yeryüzüne de bakarsın.
ya da bakmazsın. kendi saçmalıklarımdır bunlar.
ya da sen varsındır ve sen yoksundur. gelen veya giden kimse değilsindir.
ve aşk, çok acı. bunun üzerine de içeriz herhalde. bilemedim.
içeriz sanırım. ve dileyelim ki kalan zamanlarımız daha az yürek burksun o zaman.
YanıtlaSil