29.3.10

el radio


temmuz 2009'da çıkan Chris Garneau albümüdür el radio.

kendisinin 2. albümü olan el radio, tarzından asla ödün vermediğini gösteriyor buram buram.

yakışıklılığı, dokunaklı sesi ve eşcinsel olmasıyla zaten büyük bir ilgi alan chris ilk albümünü 2006 yılında çıkardı, music for tourists albümü insanlara derin bir yolculuk hissi uyandırırken, bir sene sonra gelen c-sides aldı epsinde 5 şarkı ile, " ben geliyorum" işaretleri vermişti

en sonunda temmuzda çıkan el radio, chris'i iyice aklımıza soktu, bir daha çıkabileceğini de sanmıyorum..

albüm öyle bir başlıyor ki, kalakalıyorsunuz oturduğunuz yerde, "the leaving song" ilk şarkı, bir gidişin şarkısı, ilk dinlediğimde "bu şarkı yasaklanmalı" demiştim kendime..

ama arkasından gelen, radical face tarzındaki dirty night clowns neşeli ritmin arkasına gizlediği öfkeyi çok iyi bir şekilde insanın en derininde hissettiriyor, hani sinemaya gidersiniz, "film harikaydı, hem güldük hem ağladık" dersiniz ya, dirty night clowns'da aynı şekilde bu hissi uyandırıyor.

raw and awake ise bir dinginlik katıyor ruhuna tüm albümün,

hands on the radio, the leaving song'da başlayan karanlık havayı devam ettirmek üzere albüme konulmuş gibi, piyanosundan tüm nefretini çıkaran chris, insanları pek düşünmüyor bunları yaparken! bu güzel bir şey mi, kötü bir şey mi o sizin müzik zevkinize kalmış..

no more pirates bence albümün en sağlam şarkılarından biri, defalarca bir filmi izlersiniz ama bunun sebebini asla sorgulamazsınız ya, çünkü sevmişsinizidir o filmi... böyle bir his işte.. tam tanımlamak zor bu adamın yaptığı işi, kusuruma bakmayın siz..
bahsettiği korsanlar, sanırım kabusları.. sizi tekrar istemiyorum diyerek, firefiles'a geçiyoruz..

fireflies fazla çocukluktan geliyor benim için, şarkının, sözlerin, enstrümanların kurduğu garip senaryoda hakikaten kendi çocukluğunuza dönmek bir kaç saniye alıyor.
şarkıdaki durup, hızlanmalar, çocukluk heyecanlarından başka bir şey değil..

home town girls fazla jazz, pek bu albümdeki yerini anlayamadım diyebilirim, ya da tamam kabul, pek sevmedim.. fakat albüm geneline baktığımızda her ne kadar çok fazla sırıtmasa da, bunun tek sebebi yine chris'in sesi..

8. şarkı over and over tam anlamıyla bir 5:14lük başyapıt. vokallerin güçlü oluşu, ritmlerin dikkat çekici oluşu ama chris'in değişmeyen sesi dediğim gibi bir sıkışmışlığın, kısır döngünün, yalnızlığın ve farklı olmanın getirilerini çok güzel sözleriyle dikkat çekerek benim de the leaving song'dan sonra ikinci favorim oluyor albümde..



cats and kids yine fazlaca karanlık ve hüzünlü, fazla ağır, fazla dinlenirse kötü sonuçlar doğurabilir..

Les Lucioles En Re Mineur ise albümün geneline yansıyan melodilerden oluşan bir piyano solosu, albümü lezzetli yapan etmenlerden birisi.. çok güzel bir fikir olarak albümde 10. sırada bulunuyor.

things she said fazla düz ilerleyen bir şarkı, bana göre sıkıcı bir şarkı.. yine pek de göze batmıyor..

pirates reprise ve black hawl waltz biraz aceleye gelmiş gibi, albümün sonunda bulundukları için böyle düşündürüyor olabilir ama the leaving song ve dirty night clowns ile başlayan bir albümden daha iyi bir bitiş beklemek sanırım haklı bir bekleyiş..

pitchfork dergisi her ne kadar albümün tutkudan yoksun olduğunu söylese de chris garneau fazlasıyla tutkulu bir albüm çıkarmış karşımıza ve pozitif yorumları sonuna kadar hak ediyor.

söylemeden geçemeyeceğim bir detay ise, albümü baştan aşağı dinledikten sonra, her seferinde yaptığım şey, bütün şarkıları çıkarıp tek başına the leaving song'u açmak oluyor, defalarca dinledikten sonra ancak tatmin olabiliyorum..

I, I know
you like me
I know
you do...

1 yorum: