12.11.10

16 dakika

öfkenin armağan olduğunu düşünüp daha çok öfkelenirdik
zamanın salak olduğunu düşünüp zamansız giderdik,
sonra susardık,
ilerde bunları konuşup güldüğümüzü hayal etsene der gülerdin
önce düşünür sonra onaylardım,
zaten hep aynı şeyi yapıyorum.

şimdi başka başka buzul parçaları kopuyor içimden
tek tek başkalaşıyorlar,
boyut değiştiren parçalarım var benim,
onları mırıldanan güzel sesli bir adamın notasında bırakıyorum,
yine gidiyordum.

güzel bir düş'tüm ben, göremediniz.
zaman sizi çok üzerdi,
saçlarınızı ağaçlar tarardı, bundan dökülüyorlar zaten.
ikinci bir emre kadar gitmek yasaklandı, kilitler vuruldu kapılara,
postaneden hiç haber yok, adım atmak yalnızca fiil olarak kullanılıyor,
herkes türkçe'den kaldı,
türkçe türkiyeden kaldı, ülke bize kaldı,
ülke bize hiçbir şey veremedi. yazık.

kendi olamamak,
karşımda ağlayan binlerce insan,
hepsi gelip geçtiler odamdan,
çoğunun gözyaşları yastıklarında kaldı, bir kaç gün dokunmadım yastıklarına,
bakıp bakıp düşündüm,
yanlış bendeydi her zamanki gibi,
kimsede suçlanacak cesaret yoktu çünkü,
buzul ellerim, ağrıyan eklemlerim,
bin kez daha düştü aynadan, tuz buz oldu, düş'tü yine.

sizin içinizden hiç yalnızca sevmek geçmemiştir,
hep sadece susmak yerine, bencilliği seçmişsinizdir,
omuzlarınıza ağır geliyor tek damla gözyaşı,
hiçbiriniz rahat değilsiniz omzunuzda biriyle,
siz nesiniz, neyiniz var, neyiniz kaldı babanızdan ?

günlük sanrılarınızı kutluyorsunuz aşk dediğiniz şeyle,
yalnızlığınızı kendi kendinizin gözüne sokuyorsunuz,
ben sevince öyle olmuyor,
ben sevince, "şimdiye kadar çok yalnız kaldık, bundan sonra beraber yalnız kalalım" oluyor.
zaman duruyor, hayat o zaman hayat oluyor.
yaşanmadığında daha güzel oluyor, çünkü hayat yine hayatlığına devam ediyor.

insanın uçurumu anladığı yeri gördüğünde yaşarsın,
belkilerle nelerini kaybettiğini anladığında da atlarsın.
en ucu budur, en soğuk noktası, insanın içinde kış doğar, hemen ardından çöl sıcağı gelir,
kum fırtınaları, toprak kaymaları, kül yağmurlarıyla son bulur,
ne kadar da dingin bir su var şimdi adımladığım, çarşaf gibi,
arkama baktıkça ayağım takılıyor,
birazdan yol gözden kaybolacak, dönüp yine bakacağım, sonra yol da benimle birlikte dönecek,
gerçekten biliyordun bunu, sen de gördün,

şimdi yavaşça soyunmaya başlıyorum ne kadar kirlenmişlik varsa,
yıkılan ama bir türlü kafamın içinden defolmayan hayalleri,
en kolay hayallerden kurtuluyorum, zaten bir kaç beden büyük geliyorlardı üzerime,
şimdi nefreti soyunma zamanı geldi, zaten onunla beraber bir adım daha atacak halim kalmadı,
ondandır bu yolu adımlama derdi.
tam bunu yazarken yol döndü, bundan sonrası için kapsamlı sigorta istiyorum;


sus ve dinle, ayakkabılarını bağla,
yola çıkmaya hazır ol ve koşmaya da,
kimse geçemeyecek senin geçtiğin yerden, bunu iyi düşün,
kim bağışlayacak seni, senin bıraktığın yerden, bunu hiç düşünme,
şimdi bir cam kapta kalıyor bal günleri,
bir adet buzdolabında saklanıyoruz, elm sokağı kabusundan 16 dakika sonra,
16 dakika sonra artık korkmamaya başlıyoruz,
1 ay 6 gün sonra yaz bitiyor, ayrılıyoruz,
6 ay sonra kış tatili başlıyor, üşüyoruz,
6 yıl sonra sürgüne gönderiliyoruz, 16 yıl sonra birbirimizi unutuyoruz.

oysa koşup boynuna sarılmak vardı şimdi.

1 yorum:

  1. süper ötesi bir şiir on numara :) tebrik ederim

    YanıtlaSil