"ay ben gülerim.."
dün ben birilerine gittim, birileri bana "sen radiohead seviyormuşsun" dediğinde anlamalıydım zaten, sonra gittiğim yere aslında çok isteyerek gitmedim, gitmek zorundaydım bir de kendimi iyi hissedeceğimi biliyordum ve orada sadece radiohead çaldı, aynı hastanelere gidişim gibi, hastaneye gitmek istememek ama oradakilerin yanında kendini iyi hissetmek, onlar orada olduğu için orada olmak sonuç mezuniyet yerine cenaze.. balo yerine, mevlid. bire bir gerçek..
gün içinde radiohead kelimesi geçiyorsa benim ondan sonraki 10 günüm radiohead ile olacak demektir. zor. dün gece hayatıma bir değişiklik olsun, cebime azcık para girsin diye gittiğim transfer bir fiyaskoydu, eve gelişim gece 2, sabah kalk 6, sokağa çık işe gel.. kulağımda last flowers, minübüste kadının birinin çantası kafama çarpıyor ve eminim benimle konuştuğuna, "bana mı dediniz ?" diyorum, kadın; " ben bir şey demedim diyor." o sırada thom'un sesini açıyorum, /too much, too bright, too powerful/ uykusuzluk çok parlak, çok güçlü ve çok fazla.. o sırada yanımda oturan kız, "istinye'yi geçtik mi?" diye soruyor, ben istinyeden emin olamıyorum ve "nereyi?" diye soruyorum, kız diyor ki; " ben bir şey demedim ki"..
içimde balinalar karaya vuruyor, beynim her an kulaklarımdan ve burnumdan fışkırıcakmış gibi, akşamın kuvvetine yetişemem herhalde, "yirmi yedi" dedi arkamdan yürüyen adam, dönüp sormadım, sadece baktım, kimse yoktu. evlerin hareket ettiğini, evlerin konuştuğunu duydum, yavaşça kımıldanmalarını hissettim... ayak başparmağım ağrıyor...
yazın gelmesiyle hayatımın alt üst olması bir oluyor.. her sene böyle oluyor, 2003'ten beri, her sene, istisnasız, ya biri öldü, ya biri terk etti, ya ben gittim, ya biz geldik, ya biz gittik, ben yerkürenin tüm arka bahçelerini görmesem de, hepsinde yürüdüm. vurulan çocukların, saçlarınını kendi kanlarında yüzmesini gördüm.. mücadelenin ne kadar anlamsız olduğunu biliyorum artık. ama bir şeyi kabullendiğim yok..
sen de, dün sabah 4 sularında, bacağıma giren krampsın, bu ara çok sık aklımda olduğundan, her gece en az 15 dk kramp yüzünden kıvranıyorum, az kalsın bağırıyordum dün sabah, kımıldayamadım, mumyalanmış gibiydim, üşümesin diye kat kat giydirilen zavallı çocuklar gibi.. sen işte, salak.
toplantılara girdiğimde, dikkat ettiğim tek şey, insanların elleri, özellikle konuşmacının elleri.. kelimelerin ölü olduğunu anladığımdan beri sizi pek dinlemiyorum, hissettiğinin %2'sini bile kelimelerle anlatamazsın.. sus, rica ederim sus. daha fazla gerilemeyeceğim..
Cause I can't face the evening straight
You can offer me escape
Houses move and houses speak
If you take me then you'll get relief
Relief, relief, relief, relief, relief
It's too much
Too bright
Too powerful
unutmadan, devontê hynes bana kendimi çok iyi hissettiriyor....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder