15.9.10

gitmek, gitmektir işte, hepsi bu.


Ben gidiyorum anne. Özür dilerim. Özür dileyecek bir şey de yok oysa. Ama sen annesin. Anneler her zaman haklıdır. Hem Tanrı da, devlet de annelerden yanadır. Yeri değil ama annelerine hep başka hikayelerde rastlayan çocuklar kimden yanadır anne?

Yine de haklısın. Kendimi kaybettim ben. (Yoksa neden istifa etmeyi düşüneyim) Merak etme, hemen şimdi kendimi bulmaya gidiyorum. Babama söyle bana fazla kızmasın, ben de bir sabah namazı vakti, babam beni bulup kapıma korkunç bir gardiyan gibi kinle vurmadan evvel uyanıp kendimi aramaya gideyim. Ardımdan su dökme ama komik oluyor. Anlamsız. su gibi yaşamıyoruz biz. Bir şeyler düğümleniyor hayatımızda kaya gibi. Her tarafımızı sivri taşlar gibi eziyor; kesiyor ruhumuzu.

Eğer çok istersen ben gittikten sonra bir ara çeşmeyi açar; uzun uzun akıtırsın. Babam da sorar: “neden bu sular boşa akıyor?” diye. Sahi anne, neden bu sular boşa akıyor? Akmasın, kapat. Kapıyı hemen ardımdan kapattığın gibi.

Uzun bir yol olsun bu, ince ya da kalın fark etmez. Türkülere konu olmasın. Bu kalabalıklar olmasın mesela. Tenha da olmasın, korkarım sonra. Tam bizim evin sokağı gibi olsun anne. Dağ tepe bayır olmasın, yorulurum; kalabalık olmasın, kırılırım; tek düze olmasın, durulurum; yer altına girmesin, daralırım. Hem insan yer altına girmeden de bir masal yaşayabilmeli. Devler, periler olmadan da hayat bulabilmeli bir masalda.

İnsanların yalnızca başlangıcını gördükleri ve nereye gittiğini hiç merak etmedikleri o sonu gelmeyen yollar gibi olsun. Yürüyeyim. Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra bir tenhada kendimi bulayım. Size haber edeyim. Şaşırtıcı bir soğukluk göreyim neşenizde, anlamayayım, evhamlarıma vereyim. Sonra adet yerini bulsun diye kırk gün kırk gece düğün dernek yapalım. Babam cebinden beş kuruş harcamamak için bir sponsor bulsun (sponsor kelimesini sevmedim, bu mektuba yakışmıyor, başka bir kelime bulsun babam, türk dil kurumuna hiç uğramasın yolu ‘destekleyici’ demişler adamlar alay eder gibi. Babam yılların Türkçe öğretmeni daha güzel bir şey bulsun bu kelimeyi karşılayacak) sonra gür sesli tellallar tutup ‘Oğlum kendini buldu, kendine geldi’ diye ilanlar versin. Akrabalar sevinsin, akrepler ezilsin, kendiliğinden bir müzik çalsın, eğlenceler, yemekler tertip edilsin. Herkes kendi önünden yesin, asırlarca birbirlerini görmeyen insanlar hasret gidersin. Küsler barışsın. Kimsenin aklına kendisiyle barışmak gelmesin.

Herkesle barışık kendiyle küs insanlar gecesi olsun. Gecenin sonuna doğru yorgun düşülsün. Uyuklayanları uyanık tutmak için nöbetçi zabıtalar üzerlerindeki resmi üniformalara aldırmadan türlü türlü soytarılıklar yapsın. Her şey kardeşlik için, barış için olsun. Adet yerini bulsun. Ben de tüm bu neşeli kalabalıklara teşekkür edip bir ‘hoş geldiniz’ demek için, kendini bulmanın memnuniyeti ve mahcubiyetiyle yemeğin sonuna doğru, kendi düğünlerinde ve cenazelerinde konuşamayan tüm mahcuplar adına kendi kendime bir konuşma yapayım olur mu anne?

Olmaz. Olmuyor işte! O yüzden ne olur kimseye benden selam söyleme. Bir kere olsun şu uzlaşmacı tavrını bırak. “Hepinize kızdı, çekti, gitti” de. N’olur!


selman bayer

24 Mayıs

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder