29.9.10

bazen bu gerekir.

"zaman hiçbir şeyi tanımaz diyorlar, ama beni tanısa severdi bence."

olması gerekenlerin oluşuyla ilgili bir yazı, bazen hakkaten gerekiyor..

bazen bir fikrin aklınıza nasıl düştüğünü asla hatırlayamazsınız ve kaçış yolu şudur, "bir sabah kalktım ve biliyordum" denir, inanmıyorum buna ben. zira hiçbir insan parantezi içindeki yaşam hücresi bileşimi böyle bir şey yaşamıyor.

rüyamda kuru kitapla şemsi gördüm de ondan oldu. bana öyle oldu yani. neyse konu başka yere gidiyor.

insanların bu derece mutsuz olması gırtlağımın tadını getiriyor ağzıma, soğuk tat. kimse istemez.
masamı toparlamam lazım, son 19 aydır gelip gittiğim yolda aslında başından beri bir adım attığımda, 40 adım yorgunluğu yaşayıp ayaklarımın geri çekilmesini izliyorum.

yani bir insana ziyadesiyle bir yemek fazla geliyorsa bana da bir çok şey fazla geliyor. artık çalıştığım insanlara tahammülüm kalmıyor. leon'un patlamasını hatırlayın, koridorda yankılanan her ayak sesinde, o şekilde patlıyorum, zerreciklerim dağılıyor, altın tozlarımı bırakıyorum ardımda. sürekli bitiyor ben de o bir sabah uyandığında anladığın şey.

insan bu kadar mutsuz olmayı başarıyorsa bu da bir yetenektir şüphesiz. gitmek gerekiyordur artık bu kadar iç sıkıntısının ardından, ağzımdan kalbime doğru bir kablo düğümlenmiş gibi hissediyorum, içtiğim şeyler sanki hiçbir zaman mideme inemeden kulaklarımdan çıkacakmış gibi bir his bu. alkole dayanma gücüm sıfır, ikinci bir emre kadar yasaklandı ama sigarayı içkisiz içemiyorum biliyor musun.

annem demişti bir keresinde, kusurusuz hayatın olduğu bir yer var diye, insanlar sabah kalktığında hala hayatta oldukları için birbirlerine sarılırlarmış. o zamana ait anılar hiç unutulmazmış. bu devletin görmezden gelmediği zamanlar varmış. file pazar torbaları varmış.

iki güzel şarkının aynı anda çalmaya başlaması gibi, ne tarafa koşacağını bilemezsin bir an sonu huzursuzluktur, hemşirenin ilk dokunuşta bulduğu damardan seni çıkardılar. aman geri koymayın dedim. gittin öyle. beni getirip bıraktığın bu yerde sensiz çok daha mutluyum.

işten ayrılma kararının yüceliğinden, cesur bir karar olduğundan kimsenin bahsetmeyeceği yerlere gidiyorum şimdi, herkesin kınamayı ne kadar sevdiğini bir kez daha göreceğim evlere, salak olduğumu anlatan şarkılara. ama bu gerekiyor işte.

ilk işten ayrılacağınızı dile getirdiğinizde "ama şöyle yapacaktık, böyle yapacaktık" diye fikir değiştiren yönetici kararın kesinliğini anlayınca, kendi suratını gösterir ve ondan sonra ki 15 günlük mesai işkenceye dönüşür, bir şekilde anlar sizi, bunun için, ben de olduğu gibi, alkol komasına girip rezalet çıkarıp bağırıp çağırmak gerekmez her zaman. başka türlü de olur. toplantı da bana veda edilir, ben döner giderim.. gitmek gerekir çünkü bazen.

çünkü artık gereksizleri hayatımdan çıkardım.

apartmanda beni görmezden gelen lambalardan da sıkıldım.

harbi ya, zaman belki tanısa severdi beni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder